İLXAN
<$Thursday, June 05, 2003div>

KAŞKAYLAR

FARUK SÜMER


İran’da yaşayan Türk oymaklarının tetkiki, en ihmal edilmiş konular arasında yer alır. Burada bu oymaklar ile ilgili araştırmalarımızın hulasaları ayrı ayrı makaleler halinde sunulacaktır. Öyle ümit ediyoruz ki bu makaleler ile aydınlarımız İran’daki Türk oymaklarının siyasi tarihleri, oymak teşkilatları, iktisadi fafliyetleri ile kültür hayatları hakkında kısa, fakat özlü bilgilere sahip olmak imkanını elde edeceklerdir. Anlaşılacağı üzere, bu yazıda Kaşkaylar’dan bahsedilecek ve bunu Kara Gözlüler ile diğer oymakların incelenmesi takip edecektir.


Kaşkay, İran’ın Fars eyaletinde yaşayan bir Türk elinin adıdır. Farsça eserlerde bu elin adı Kaşkai şeklinde geçer. Kaşkay adının nereden geldiği katiyetle malum değildir. Türkçe’de kaşka; at, koyun ve sığır gibi hayvanların alnındaki akıtma demek olduğu gibi, Çağataycada parlak ve yiğit anlamlarına da gelmektedir. Kaşkay adının bunlardan biri ve özellikle birincisi ile ilgili olması muhtemeldir. Buna karşılık, kelimenin kaçmakdan geldiğine dair Kaçar devri müverrihlerinin sözlerini tasdik etmek mümkün değil görünmektedir.


Kaşkay eli, yeni bir topluluk olup, adına XVIII. yüzyıldan önceki eserlerde rastgelinmez. Bu topluluğun çekirdeğini oluşturan oymağın (Şahiler) Halaçlar’dan olduğu hakkında da aynı devir müverrihlerinin sözlerine inanılabilir. Esasen asıl yurtları Sane bölgesi olan Halaclar’dan bir kolun XIX. yüzyılda Fars’da yaşadığını biliyoruz. Ancak Kaşkayların ne gibi bir sebeple teşekkül etmiş olduğu üzerinde hiç bir bilgiye sahip değiliz. Bununla birlikte tahmin etmek mümkün olabilir ki, Fars eyaletinde yaşayan Türkmen oymaklarına mensup kollar XVIII. yüzyılın birinci yarısındaki Afgan istilası zamanında Halaclar’a (Şahiler) mensup kuvvetli bir oymağın etrafında toplanarak bu el’i vücuda getirmişlerdir.


Kaşkayların yurdu Fars eyaletinin kuzeybatısından başlayıp güneydoğuya doğru uzanmakta ve Şeş Nahiye, Çihar Dunhe, Kamfiruz, Ardahan, Kazirun, Farraşbend, Mahla Arbaca, Firuz Abad, Meymend, Efrez, hunc, Mahur Milani gibi yerleri içine almaktadır. Bu yörelerden ilk beşi onların yaylaklarını geri kalanları da kışlaklarını teşkil eder. Hanların umumiyetle Firuz Abad’da kışladıklarını biliyoruz. Kaşkayların bu yurtları zamanımıza kadar “Vilayet-i Kaşkai” adı ile ayrı bir idari bölge sayılmakta idi.


Kaşkayların oymak teşkilatı, diğer Türk ellerinkinden farksız idi. Yani bu el de boylar’a (taife), boylar obalara (tire), obalar da ailelere (Türkçe ocak) ayrılmakta, elin başında İl Han, boyların başında Gelanter (boy beği), obaların başında da kethuda ünvanlı reisler bulunmakta idi. İl Beği ise İl Han’ın vekili olup elin idaresi fiilen onun elinde idi. Ancak İl Beği, İl Han’ın oğlu ve kardeşi gibi en yakın akrabasından seçilirdi. İl Han’da, mutlak surette han ailesinden olmak üzere Şahlar tarafından tayin edilirdi.


Pek çok boy ve obadan meydana gelmiş olan Kaşgay elinin bu boy ve obaları arasında dikkati çeken tarihi boy ve oymaklar şunlardır. Bayat (Oğuz boyu), İğdü (Oğuz boyu), Beğ Dili (Oğuz boyu), Çarıhlu (Çarıklu=Oğuz boyu ?) Kaçarlu, Şamlu, Ağaç-Eri, Kara-Koyunlulardan, Halac, Musullu (Akkoyunlular’dan), Oryad (Oryad Mongol?). Ancak bu teşekküllerin nüfusları fazla değildir.


Kaşkay elinin başlıca hususiyetlerinden biri de kuvvetli bir töreye sahip olmasıdır. Elin her konu ile ilgili meseleleri kaidelere bağlanmış olup Handan basit bir Kaşkay’a kadar bütün el halkı bunlara titizce riayet etmekle mükelleftir. Kaşkayların kudretli bir el olmaları da buradan gelmektedir.


Kaşkay elinin ezici çoğunuluğu, son zamanlara kadar göçebe hayat geçirmekte idi. Onlar bu hayatın icabı olarak koyun, at, deve ve sığır beslemekte idiler; mamafih el halkından mühim bir kısmının yaylaklarında tarlaları olup, bunlar civardaki köylüler tarafından korunur ve sulanırdı. Bu hizmetlerine karşılık köylülere her yıl iki koyun verildiği gibi , elde edilen mahsulden de bir pay ayrılırdı. Bu köylülere “raiyyet-i Kaşkai” denilirdi. Fars köylüleri için Kaşkay raiyyeti olmak büyük bir talihlilik idi. Çünkü bu köylüler, Kaşkayların himaye ve yardımları ile, mütegallibenin ve rüşvetçilerin tasallutundan uzak, sıkıntısız bir hayat geçiriyorlardı. Oldukça varlıklı bir el olan Kaşkaylar, koyundan başka tüyleri Buhara’nın Kara köl koyunlarına benzeyen kuzu derisi, yün, halı ve kilim ihraç ediyorlardı. Halis yünden dokunan, tabii boya ile boyanan ve ananevi motifler ile süslenen Kaşkay halıları da bizzat han?? da kolayca müşteri bulabilmekte idi.


Kaşkaylar, bir Türk eli olmaları dolayısı ile, atlı bir topluluk olup, atlarının bir kısmı Türk, bir kısmı da Arab menşeli idi.


Kaşkay kadınları cemiyet hayatında mühim bir mevkie sahip idiler. Kadında aranılan başlıca vasıf, onun konuksever olmasıdır. Siyasi meselelerde dahi kadınların görüşlerine müracaat edilirdi. Eski Türklerde olduğu gibi, evlenmede başlık (başluk) vermek adeti vardı. Diğer bütün gelenekleri de eski Türklerinkinin aynı idi.


Kaşkay Türkçesi, bir Oğuz şivesi olup yerli Türk halkınınkinden daha pürüzsüzdür.Oğuz elinin ozanlarına karşılık, onlarında aşıkları vardı. Bunlar aşk ve yiğitlik türküleri çağırırlar, Köroğlu destanını okurlardı. Adı geçen destanın İran’a Anadolu’dan gitmiş olduğu malumdur.


Dupre (1807-9) Kaşkaylar’ın 120.000-15.000 kişi olduklarını bildirmekte, Lady Sheil (XIX. yüzyıl ortası) onların 30.000-40.000 çadırdan müteşekkil bulunduklarını yazmakta, Curzon (1889) ise aile olarak 25.000 rakkamını vermektedir. Mamafih Curzon onların evvelce 60.000 evden müteşekkil bulunduklarını ve 120.000 atlı çıkardıklarını da ilave etmektedir. Fakat bu rakkam çok mübalağalı olup Kaşkaylar’ın hiç bir zaman 15.000 atlıdan fazla çıkardıkları görülmemiştir. Birinci Dünya Savaşında İngilizler ile yaptıkları savaşta 50.000 atlıları vardı.


Onların kayda değer ilk reisleri Hasan Han ile kardeşi İsmail Han olup her ikisi de Kerim Han Zand (ölümü: 1779) zamanında yaşadılar. Ancak Zandiyye devrinin sonlarında izah edilmeyen bir sebepten dolayı, bunlardan Hasan Han’ın eli kesilmiş, İsmail Han’ın gözlerine mil çekilmişti. Sonuncunun oğlu Canı Han (ölümü: 1823-1884) onun oğlu Muhammed Ali Han (ölümü: 1851-1852), kardeşi Muhammed Kulu Han (ölümü: 1867-1868) bu sonuncusunun oğlu Sultan Muhammed Han XIX. yüzyıldaki en tanınmış Kaşkay reisleridir. Bunlardan Muhammed Ali Han ile oğlu Cihangir Han Kaçarlar’a damat olmuşlardır. Kaşkay hanedanının başlıca rakipleri Şiraz’da oturan Hacı İbrahim oğulları idiler. Bunlar hükümetin desteği ile Fars’daki beş büyük oymağı (Hamse) idare ediyorlardı. Kaşkayların diğer bir düşmanlarının da son zamanlara kadar kuzey komşuları Bahtiyari’ler olduğunu biliyoruz. İran’da meşrutiyet idaresi kurulunca, seçim kanunu gereğince, mecliste Kaşkaylar’ı han ailesinden Hacı Kerim Han temsil etmiştir. Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru, Kaşkay’lar, hükümetin el altından teşviki ile Fars’daki İngiliz işgal kuvvetleri ile de yenildiler. Rıza Şah diğer oymakları olduğu gibi, Kaşkaylarıda silahdan tecrid ederek onları tamamen kontrol altına aldı (1930). Bu maksatla yapılan harekat sonucunda İl Han Şavlatu’t-Devle Tahran’a getirilerek hapsedildi. Oğulları Han’ı terk etmek zorunda kaldılar. İkinci Dünya harbi esnasında Rıza Şah’ın tahttan uzaklaştırılması üzerine, hapiste iken vefat eden Şavlatut-devle’nin oğulları İran’a döndüler. Bunlardan Nasır İl Han seçilerek eli yönetmeye başladı. Mamafih Kaşkaylar, kendilerine sığınan Alman ajanlarını milli geleneklere uyarak İngilizlere teslim etmek istemediklerinden, girişilecek silahlı bir harekat neticesinde toptan imha edilmek tehlikesi ile karşı karşıya kaldılar ise de Türk elçisinin araya girmesi ile bu tehlikeden kurtuldular (1943). İran hükümeti 1963 yılında toprak ıslahatını Kaşkay arazisinde uygulamaya girişti. Yapılacak toprak dağıtımı ile Kaşkayların siyasi varlığına son verilmiş olacaktı. Kaşkayların mukavemet göstermeleri üzerine, hükümet tarafından hava ve kara harekatına girişildi. Bunun neticesinde Kaşkaylar silahtan tecrid edildikleri gibi Han ailesi de İran’ı yeniden terk etmek zorunda bırakıldı.


Bibliyografya:


Kaşkaylar hakkında geniş bilgi ve bibliyografya için Selçuklu Araştırmaları Dergisi’nin V. cildinde çıkacak olan Kaçarlar devrinde Türk Oymakları adlı mufassal yazımıza bakınız.

KAŞKAY


MİRZA BALA


Güney İran'ın Fars eyaletinde, az bir kısmı yerleşik (tahta-kapu) olarak, fakat çoğunluğu göçebe (il) hayatı yaşayan bir Türk aşiretinin adıdır. Kaşkay vilayeti (Vilayat-i Kaşka'i) dışında aynı eyaletin Hamse vilayetindeki ??ilat-ı hamse'den dördü, Kuh-i Geluya vilayetindeki Ağaçeri, Karagözlü v.b. ile birlikte, Kum eyaletinin Halacistan bölgesindeki Halaç Türkleri de, vaktiyle büyük Kaşkay birliğine dahil olup, aynı adı taşıyorlardı.


Kaşkay sözcüğü, köken bakımından, türlü yorumlara tabi tutulmuştur. Kaşya'ya nisbetle Kaşka'i olarak yazılmasına ve bazı Kaşkay beylerinin de bu söyleyişe uymuş olmalarına rağmen, kaçmak ("firar etmek") kökünden türetilen bu sözcüğü, Kaçkay olarak yazanlar da vardır. Avrupalı gezginler tarafından açıkça Kaşkay olarak saptanmış olduğu halde, W.Barthold bu sözcüğün W. Radloff lugatinde "alnında beyaz nişan olan at" anlamına geldiğine işaret eder.


Fars eyaletinde, yazın ve kışın göçüp-konmağa uygun çok geniş bir alan kaplayan Kaşkay Türkleri, yıllık göçlerinde, diğer komşularına göre, daha uzaklara giderler. Kışlakları Basra körfezi yakınındaki Cilahdar'a kadar uzanır; yaylakları ise, kuzeye doğru, Bahtiyari aşireti ile temasa geldikleri, Kumışa civarına kadar, 350 km.'yi geçer. Kaşkay Türklerinin göçettikleri alan, 1291 tarihinde İran hukümeti tarafından, vilayet-i Kaşka'i adı altında, ayrı bir idari bölgeye ayrılmış ve tahminen 300 yerleşim birimini içine alan 15 kazaya bölünmüştür. Yerleşik tarımcı nüfus toplamı 60-70.000 sanılan bu kazaların çoğu doğrudan-doğruya Kaşkayların yönetimi altındadır. Bu vilayet dahilindeki Kaşkayların nüfusu Curzon'a göre, 1870'te, savaş durumunda 120.000 atlı çıkaran 60.000 aileden ibaret idi. 1871-1872 yıllarındaki kıtlık felaketi sonucunda, Kaşkay nüfusunun 25.000 aileye düştüğü tahmin edilmiştir. Curzon 1889'daki gezisi sırasında bunların sayısını 10-12.000 aile olarak tahmin etmekte idi. 1894'te buradan geçen Tumanskiy 12.000 aile olduklarını Kaşkayların kendilerinden duymuş ise de, bizzat Kaşkay reisleri bunu 24.000 aile olarak göstermişlerdir. B. V. Miller'in verdiği 1906 yılına ait rakamlara göre, 35.000 aile olarak gösterilen Kaşkayların, 1914'te diğer gezginler tarafından, 55.000 aileden ibaret oldukları saptanmıştır. Bunlar aynı yılda 20.000 savaşçı çıkarmakta idiler. Birinci Dünya Savaşı sıralarında, kendileri ile savaş halinde iken yazdığı, özellikle istatistik bakımından çok noksan olduğuna şüphe bulunmayan eserinde İngiliz generali Sir Percy Sykes Kaşkayları 130.000 tahmin etmiştir. Cari örfe göre, her ailenin bir savaşçı vermesi gerekirken, bunlar 25.000 savaşçıya yetişecek kadar silah sahibi oldukları halde, sırf geçim darlığı dolayısı ile, bu devirde yalnız 5.000 atlı çıkarabilmişlerdi. Bununla birlikte 1918 yılının mayısında, İngilizlere karşı yaptıkları savaşta, savaşçı Kaşkayların sayısı, General Sykes'in tahminine göre, 8.000 atlıyı bulmuşdu. Kaşkayların gerçek sayılarına dair İran kaynaklarında kesin bir bilgi bulmak zordur. Eski tahmini rakamları tekrarlayan İran kaynakları 90 tayfa halinde 30.000 aileye yakın olarak gösterilen Kaşkayların milliyetlerini şüphe altına alacak bozgunculuktan da sakınmamaktadır. Birinci Dünya Savaşına rastlayan yıllara ait Türk kaynaklarında Kaşkay Türkleri 350.000 olarak gösterilmiştir. Aynı bilgiye göre, bunlar 40.000-50.000 atlı çıkarıyorlardı. Birinci Dünya Savaşına kadar 9.000.000’u geçtiği sanılan İran'ın nüfusu, 1930'a doğru 17.000.000 olarak gösterildiği için Kaşkayların da o oranda bir artış göstermeleri gerekir. 1953'te, İran başbakanı Muhammed Musaddık'ı Şaha karşı savunmak için 70.000 atlı çıkarmaları bu artışı gösterir.


Kaşkayların oturduğu vilayet ile doğudan sınırlanan Hamse vilayeti içindeki İlat-ı Hamse'den 4 il, yani İnanlu, Baharlu, Basıri ve Nefer Türkleri tahminen 19.500 aileden ibaret olup, kışın güneyde Bender-Abbas ve Lar ovalarına, yazın kuzeyde, Niriz havalisindeki yaylaklara göç ederler. Yaradılıştan savaşçı olan bu Türkler, savaş sırasında 3.000 atlı çıkarıyorlardı. Sykes'e göre, Birinci Dünya Savaşı sıralarında, Basra körfezi kıyılarındaki Benderabbas'tan Kirman'a ve Yezd'e giden yol, bu Türklerden Baharluların kontrolü altında idi.


Kaşkay vilayetinin batısına düşen ve kuzeyde, Bahtiyari sınırından güneyde Basra Körfezine kadar, geniş bir alanı kaplayan Küh-i Galuya vilayetindeki Ağaçeri Türklerini (2.000 aile), Memeseni nahiyesindeki Karagözlü ve diğer Türkler ile birlikte, onların batısına isabet eden Huzistan eyaletinde, Dizful ile Şuşter arasındaki, Gündüzlü aşiretini de Kaşkay birliğinden ayrılmış düşünmek olasıdır. Nihayet Kum eyaletinin 6 idari bölgesinden birini oluşturan Halacistan'daki Türkler de vaktiyle Kaşkay birliğine dahil bulunuyorlardı. 50 yıl önceki tahmine göre, 17.500 nüfus olan ve 77 köy halinde yerleşik yaşayan bu Türkler de, Hamse Türkleri gibi tarımla uğraşırlar.


Kaşkayların kökeni hakkında türlü söylenceler vardır. Bizzat kendi aralarında zamanımıza kadar devam eden bir söylenceye göre, vaktiyle Doğu Türkistan'da, Kaşgar yöresinde otururlarken, Cengiz Han tarafından Azerbaycan'a getirilmiş ve sonraları, yerleştikleri Save Halacistan'ından Fars eyaletine yayılmışlardır. Bu söylenceye dayananlar Kaşkay ile Kaşgar arasında bir ilişki aramaktadırlar. Cengiz Han zamanında Türkistan'da yaşadıklarına ve oradan, Nadir Şah tarafından, İran'a göçürüldüklerine ve iskan edildiklerine dair olan çok zayıf bir söylenceyle birlikte, Kaşkayların Anadolu'dan buraya geldikleri de söylenmektedir. Nadir Şah'a dayanan söylence, Hamse illerinden birini oluşturan Neferlerin, Nadir Şah sarayının güçlü Türk beylerinden Hacı Hüseyin Han Nefer'in reisliği altında birleşmelerinden ve ona izafetle adlanmış olmalarından türetilse gerektir. Vaktiyle buralarını merkezlerinden biri haline getirmiş olan Selçuklulara bağlı bulundukları ve onlarla birlikte bu yöreye geldikleri hakkındaki söylence gözönünde tutulursa, Kaşkayların Moğollardan çok daha evvel gelmiş olduklarına düşünülebilir. Gerçekten Kaşkayların bağlı bulunduğu söylenen Halaç Türklerinin Hindistan ve Afganistan ile birlikte İran'a yayıldıklarına dair daha X. yüzyıl müslüman kaynaklarında bilgi vardır. Anadolu'nun 16 vilayetinde birer ve Kuzey Azerbaycan'da 5 köyün Halaç adını taşıması, bu Türklerin İran ile birlikte Azerbaycan ve Anadolu'da yayılmış olduklarını göstermektedir. Azerbaycan'ın Mugan bozkırında, yani Halaç köylerinden birinin bulunduğu bölgede, XVII. yüzyılın ortalarında, Adam Olearius tarafından bir Halaç Türk topluluğuna rastlanmış olması ile, bugünkü Kaşkaylar arasında Halaç, Bayat, Afşar, İgdir, Beydili, Karabagi ve Karabahılu gibi topluluklar ile birlikte, bir de ayrıca Muganlu kabilesinin varlığı bu Türklerin Azerbaycan ile ilişkilerini göstermeğe yeter. Beydililerin, Timur seferlerini izleyerek, Suriye’den Azerbaycan'a dönen Şamlu Beydililerden bir kol olduğu sanılmaktadır. Aynı tahmin Baharlular için de uygun görülebilir. Kaşkaylar arasında iki, İnanlular arasında bir topluluk oluşturan Bayatlar, M. Fuad Köprülü'ye göre, Şam Bayatı denilen batıdan gelenler olmayıp, aslında eskiden beri İran'da yaşayan bir Türk aşiretinin ardılıdır. Kaşkaylar arasında bugünkü Türkmen kabilelerinin adlarını taşıyanlara da rastlanmaktadır. Bütün bunlardan çeşitli sülaleler devrinde, siyasi ve askeri mülahazalar ile yapılan sürgün ve göç sonucunda içlerine birçok başka Türk unsurları aldıkları anlaşılan Kaşkayların asıl ana kütlesi, yapılan tahminlere göre, bugünkü yurtlarına Moğol veya Selçuklular devrinde gelmişlerdir. Herhalde Timur fütuhatı zamanında Save, Kum, Kaşan, Çarra, Kara-Rud (=Karaç-Rud) tarafları Halaçlar ile doluydu. XIX. yüzyılın başında gezmiş olan Zayn al-Abidin Şirvani hemen bütün Fars, Irak ve Tahran taraflarını Halaçlar ile meskun bulmuş idi. Kaşkayların Halacistan'dan Fars'a geldikleri kendilerince de kabul edilmekte olduğu gibi, içlerinde bugün bile 70 ailelik bir Halaç topluluğu yaşamaktadır.


Kabile kurumunun başında bulunan reisin ilhan unvanını taşıması Kaşkayların Cengiz Han'dan geldiğine dair bir söylenceye yol açmış olabilir. Aynı unvanı Kaşkayların komşusu olan Bahtiyarilerin reisleri de bugüne kadar taşırlar. İlhanlılar devrinde bu reislerin böyle bir unvan taşıdıklarına olasılık verilemez.


Kaşkay Türkleri, ilhanlarına çok bağlı olup, merkezden atanan valilere boyun eğmezler. Bunlar vergi tahsil memurlarını da tanımadıkları için, İran hükümeti, Pehlevi hanedanına kadar, ilhan'ların yarı bağımsız egemenliklerini tanımak zorunda kalmıştır. Riza Şah Pahlavi'nin Kaşkayları doğrudan doğruya merkeze bağlamak girişimi silahlı isyanlar ile karşılanmış ve 1929-1930 yıllarında İran'ı epeyce uğraştırmıştır. Riza Şah'tan sonra yeniden yarı bağımsız hale gelen Kaşkaylar, Birinci Dünya Savaşı izleyen İran'daki son olaylarda da, kendi ilhan'ları etrafında, önemli roller oynamağa başlamışlardır.


Kaşkay ilhan'ları, ırsi olmakla birlikte, seçimlerinde soyluluktan başka, ehliyet, özellikle cesaret ve kahramanlık gibi, yetenekler de aranır. İlhan'ın yanında her kabileden bir il beyi vardır. İlhan, işlerinde bunlara danışır. Kaşkay birliğine dahil her kabilenin başında kelanter bulunur. İlhan'ın hizmetindeki ve sayıları epeyce bir yekun tutan "ameleler" hariç olmak üzere, yaklaşık 50 yıl önceki bilgiye göre, Kaşkay kabilelerinin sayısı 12 olarak kabul ediliyordu. Bunlar arasında Altıbölük 6.000, Dereşuli 5.000 ve Keşkuli 3.000 ailelik kalabalık birer topluluk oluşturmaktadırlar. Kaşkay kabile teşkilatında kelanterlerden sonra, sırası ile kethüda ve aksakallar gelir.


Büyük koyun sürüleri besleyen ve göçebe olmakla birlikte, tarımla da uğraşan Kaşkaylar, aynı zamanda, halıcılık alanında da ün kazanmışlardır. Kaşkay kadınlarının dokuduğu ve İran halılarından farklı olarak, ayrı bir Türk özelliği taşıyan ince ve zarif halılar Avrupa'da da tanınmıştır. Yerleşik hayata geçen İlat-ı Hamse Türkleri pamuk, tütün, afyon ve tahıl yetiştirmekle uğraşır ve bu ürünlerin satışından büyük kazançlar sağlarlar. Suyu bol ve verimli bir arazide yaşayan Halacistan Türkleri buğday, arpa ve darı gibi tahıllar yetiştirirler.


İkinci Dünya Savaşına rastlayan yıllarda tamamlanan büyük İran demiryolunun Kaşkay arazisini katetmesi sayesinde, bu Türklerin ekonomik durumlarında bir kalkınma gözlenmeye başlanmış ise de, İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki işgal ve onu izleyen iç kargaşalıklar bu kalkınmanın hızını azaltmıştır.


Kaşkay kadınları hür olup, erkekler ile eşit haklara sahiptirler. Ata binerler ve silah kullanırlar. Ailenin gelir ve gideri, erkeklerin müdahalesi olmadan, kadınların elinde bulunur. İri yapılı, beyaz tenli ve çoğunlukla sarışın olan Kaşkaylar cesur ve savaşçı, binicilik ve atıcılıkta maharet sahibidirler. Bu yetenekler, ilhan, il beyi, kelanter v.b. reislerin seçimlerinde de aranan özelliklerdendir.


Kaşkayların dili Güney Türkçesi gurubuna dahildir. Yüzyıllar boyunca İranlı ve Arap unsurlar ile dolu bir bölgede yaşayan Kaşkayların dilleri nisbeten az ölçüde yabancı etkisi altında kalmıştır. Bununla birlikte özellikle yerleşik hayata geçenlerin şivelerinde Farsçanın etkisi kuvvetle hissedilmeğe başlamıştır. İran hükümetinin yerleştirme siyasetinden güttüğü amaçlardan biri de Farslaştırma olduğu için bu durumun Kaşkaylar aleyhinde bir gelişme izleyeceği anlaşılmaktadır. Kaşkayların Türkleşmiş Fars oldukları hakkındaki iddialar bu gelişimin biçimini işaret etmektedir.


Kaşkaylar, Azeri ve Türkmenler ile olduğu gibi, Anadolu ile de ortak bir özellik gösteren, zengin halk edebiyatına sahiptirler. Pek yaygın olan Aşık Kerem Divanı ile Karacaoğlan'ın bazı kısımları arasındaki benzerlik özellikle dikkati çekmektedir. Yazılı edebiyat bakımından Azerbaycan'a bağlı kalmakla birlikte, Kaşkaylar Türkçenin öğretimi yasak sayılan yabancı bir bölgede, yalnız halk edebiyatları ile yetinmek zorunda kalmışlardır.


Bibliyografya:


A. A. Romaskeviç, Pesni Kaşkaytsev (Sbornik Muzeya Antrop. i Etnogr. pri Ross. Akad. Nauk, Leningrad, 1925, V, 2, s. 573-610; Farsistan'daki Kaşkay Türklerine dair tarihi ve etnografik geniş bilgi ile birlikte, şive özelliklerini saptamaya yarayan halk edebiyatından da bazı örnekler verilmiştir).
Tadeusz Kowalski, Sir Aurel Stein's Sprachaufzeichnungen im Ainallu-Dialekt aus Südpersien (Krakow, 1937);
H. Elied, Contributions to the Antropology of Iran, (Chicago, 1939);
Jean ve Frane Shor, We Dwelt in Kashkai Tents (The National Geographie Magazine, Washington, 1952, C I, nr. 6, s. 803-832; Kaşkayların kabile teşkilatını ve kökenleri hakkındaki söylence ve açıklamaları bizzat kendilerinden alan bu yazıya 20'si renkli olmak üzere, Kaşkay hayat ve geçimini gösteren 26 resim eklenmiş ve Kaşkay halıcılığı ve biniciliği tebarüz ettirilmiştir);
A. Dupre, Voyageen perse, Paris, 1819 (bu eserde Kaçarlar devrindeki resmi kayıtlara inanarak, Türk kabileleri hakkında verilen bilgilerin yanlışlığı sonraları N. de Khanikoff, Memoire sur I'etnographie de la Perse, Paris, 1866'da kaydedilmiştir);
G. Demorgny, Les Refor. adm. en Perse, Les tribus du Fars (RMM, 1913, XXII, 92-100); Resul-zade M. E., İran Türkleri (Türk yurdu, I, 106-111);
F. Şevket, İran (İstanbul, 1925).